ÇERKES DÜNYASI

Ç E R K E S ____D Ü N Y A S I

16 Mayıs 2011

ÇERKES MOTİFLERİ VE ELSANATLARI

Hiç bir halk yokturki anadili,gelenekleri,kıyafetleri,yemekleri,folkloru kendisine güzel gelmesin ve halkının yarattığı kültürü sevmesin. Durum böyle olunca kendisini bir halkın bireyi olarak gören her insan kendi anadilini bilmek,kendi tarihini en ince detaylarına kadar öğrenmek ve folklorunu, kıyafetlerini,motiflerini,kısacası kültürüne dair herşeyi özenle muhafaza etmekle yükümlüdür. Birey halkına ve dolayısıyla kendisine ait olan bu değerlerin tümünü hiç bir koşulda geri adım atmadan savunup korumakla ve geliştirmekle sorumludur.
Kişi kendi halkının kültürüne ve değerlerine saygı duyduğu şekilde diğer halkların da tarihine,kıyafetlerine,dinine ve o halkın kültürüne ait tüm değerlerine saygı duymak zorundadır. Adige halkının günümüze kadar süregelen tarihi bir kaç bin yıl öncelerden başlar.
Adige lisanı tarihte hattilerin kullandıkları dil olarak bilinmektedir. O günden bu güne geçen dört beş bin yılda pek çok değişik bölgeler,değişik yönetim biçimleri,değişik halklar ve kültürler,hatta birbiri ile alakasız değişik dinler ile tanıştı Adigeler.
Bu zaman içerisinde pek çok başarılar,zaferler ve acılarla yoğruldu halkımız.
Aynı anadan olma,aynı kökenden gelme ve aynı tarihin sahibi insanların paramparça bir şekilde dünyanın pek çok ülkesine dağılıp başka topraklarda ve başka halkların arasında yaşamak zorunda kalmaları bu yaşanan acılardan en büyüğüdür.
Adigeler tarihinde böylesi bir felaketi yaşamış ender halklardan biridir yeryüzünde. Bu gün bile hala dünyanın 40'tan fazla ülkesine dağılmış bir şekilde yaşamaktadırlar.
Hangi toprakta hangi ülkede olursa olsun Adigeler birlikte yaşadıkları toplumlar tarafından zeki,güleryüzlü,çalışkan,sadık,yiğit,dürüst ve güzel kıyafetli atlılar olarak tanınıp saygı görmektedirler.
Çok eskilerden anlatılageldiği kadarı ile kafkasyada yaşayan diğer halklar adigelerin geleneklerine,ahlaki erdemlerine,çocuklarını terbiye biçimlerine kıyafetlerine davranış ve yaşayış biçimlerine o kadar özenirlermiş ki,adige kıyafetleri giymeye,adigeler gibi yaşamaya ve çocuklarını adige terbiyesi ile eğitmeye,adigelerle akrabalıklar kurmaya gayret ederler,çocuklarının adige ailelerin yanında (atalık) yetişmesini isterlermiş.
İşte bu nedenlerden kaynaklanmak üzere pek çok rus,türk,pers,nogay,kırım tatarları,gürcüler ve daha başkaları ile yakın ilişkiler,akrabalıklar kurulmuş geçmiş zaman içerisinde.
Bunların da ötesinde o dönemlerde yaşadığı yerleri terketmek zorunda kalan,kendi bölgesinde aç ve sefil olan,baskı gören,kan davası ve benzeri sorunu olan pek çok aile kalkar adige yurduna gelirlermiş. Çünkü Adigeler ne şekilde olursa olsun kendilerine sığınan her insana anlayış gösterir yardımcı olurlarmış.
Bu anlattığımız şekillerde gelip adigelerin arasına yerleşen pek çok kişi veya aile zamanla o toplumun bir parçası haline dönüşür kendiliğinden adige kültürü ve yaşayışı ile entegre olurlarmış. (yazarın notu : İşte bu yukarıda anlattığımız şekilde adigelerin arasına gelip yerleşerek zaman içerisinde kendiside o toplumdan biri haline gelen insanlardan gelmek üzere adige aile isimleri arasında pek çok aile,sülale ismi vardır.
Mesela bunlara örnek olarak : urıs,sone,kumuk,kurjı,şeşen,inguş,gubeşı,kuşh|e,kuşh|ebiy, kuşh|ekan,kuşh|eune,balker,balkerokue,neğuey,kalmık,kajer[perslerden gelen],teter, teterokue,teterhan,jurt,bulgar,mısır,mısrokue,kazan,kazanokue,nezren,krım,kırmokue vb.
Bu isimler geldikleri yerlerin adları verilmek suretiyle aile ismi haline getirilmiş aile adlarıdır.) Adigelerin o güzel giysileri zamanla kafkasyada yaşayan tüm halklara malolmuş ve tüm kafkas halklarının giysisi haline dönüşmüştür.
Günümüzde bile komşu kafkas halkları eğitimli,güzel ahlaklı,dürüst,cesur,adil kişileri,güzel genç kızları,yakışıklı delikanlıları tarif ederken " çerkes gibi " sözü ile ifade ederler.
Kısacası kafkasta erdemin adıdır çerkes. (Yazarın notu : Çerkes ismi Adigelere diğer halkların verdikleri isimdir )
Adige atları,adige eğerleri,eşyaları ve adige el sanatları da diğer halklar tarafından çok iyi bilinen ve isim yapmış kültür değerlerimizdir.
Fakat ne yazıkki el sanatlarımızın birer örneği olan bu eşyalar günlük yaşamımızın dışına düşüp kullanılmaz hale geldiğinde nasıl unutulup yokoluyorsa,bunları yaratan sanatçılar da öldüğünde o sanat unutulmaya yüztutuyor.
Bu gün Adigelerin pek çok el sanatları ürünü neredeyse unutulmak tehlikesi ile karşı karşıyadır.  Mesela:deri gömlekler,elişlemeli şapkalar,işlemeli bıçaklar,tüfekler,örme arı kovanları,altın elişlemeciliğinin püf noktaları,derinin hazırlanışı ve işlenişi,dikiş,örme,zincirlerden oluşan düğümleme ve benzeri elişçiliği ile yapılan daha pek çok eşya,düğmeleri dahi elde yapılan giysiler  bu gün artık neredeyse unutulmak üzeredir.
Oysa bunlar her zaman için onu yaratan kültürün unutulmaması gereken birer parçalarıdır ve bu tür eşyalar yaşamımızdaki değişikliklere paralel olarak fabrikasyon üretimin bol ve ucuz ürünler sunması sonucu  bu tür elsanatları ve bu işi bilen insanların sayısıda hızla düşmektedir.
Her nerede ve ne şekilde olursa olsun bu tür sanat ürünlerinin korunması ve devam ettirilmesi bizler için bir görevdir,çünkü halkımızın varolması yarattığımız kültür değerlerinin varlığının muhafazası ile eşanlamlıdır.
Bu nedenle bu tür ürünlerin korunup devam ettirilmesi eskilerden kalanların muhafaza edilip arşivlenmesi hem tarihe hem de kültürümüze karşı bir borçtur bizim için. Bu tür materyalleri koruyup muhafaza eden,bunların yapılışları hakkında bilgi sahibi olan ve halen bu tür çalışmaları devam ettiren insanlarımızdan yardım alarak başlattığımız bu çalışma (kitap) adige giysilerinin,motiflerinin,elsanatlarının yeniden toparlanıp biraraya getirilerek halkımızın yeniden sunulmasına,yitirdiklerimizin tekrar yerine konulmasına yöneliktir.
(Alo murat,blkız betokue,dışek pşımırze,kare dohuşokue,kudey andemir,apaje haniy, şeşen hajmurat,Ağzeğ Guaşelane,Makside Taujan,p|ıat|e khune,Bjahue huj,Şurdım Huseyn,Zığel Zabinet,Thezeplhıj Abehune,Dzığul Neljan,Aremıse Kemal,Mahuıe İbrahim,k|ış Raşid..Saydığımız isimler bu konuda bilgilerinden ve yardımlarından istifade ettiğimiz insanların bir kısmıdır.) Ülkemiz okullarında yeni koşullara bağlı olarak pek çok değişiklik olmakla birlikte alınan kararlar ve çıkan yayınlardan görülüyorki bu konuya gereken ciddiyetle ele alınıp önemsenmeli ve çocuklarımız ilköğretim çağında elsanatlarımız konusunda eğitilmeye başlanmalı ve hatta yaşlarına göre sınıflandırılarak bu konuda el alışkanlığı kazandıracak pratik yaptırılmalıdır.
Fakat üzülerek görüyoruzki bu konunun ayrı bir ders ve hatta ileri aşamalarda ayrı bir branş olarak çocuklarımıza okutulup öğretilebileceği düzeyde bir hazırlığımız yoktur. Bu konu hakkında ne kaynak kitaplar nede eğitim verecek öğretmenler mevcuttur.
 İşte bu nedenle ortaöğretimdeki ve lise düzeyindeki okulların öğrencileri için,öğretmenler için,kendi kendine bu işi öğrenip devam ettirmek isteyebilecek kimseler için bir başlangıç ve kaynak olmak üzere bu kitabı hazırladık. Anasınıfı ve ilköğretim eğitmenleri bu kitapta çocukların kısa sürede yapabilecekleri basit örnekleri bu kitapta resimleri ve yapılış tarifleri ile bulabileceklerdir. Bununda ötesinde bu güne kadar çocuklarımızın Adige el sanatları ile ilgili hiç bir ders görmemiş olmalarını ve dolayısıyla eğitmenlerin de bu konuya yabancılık çekebilecekleri ihtimalini gözönüne alarak ilk iki yıl işlemeleri gerektiğini düşündüğümüz konuları verilecek derslere uygun olacak şekilde tek tek örneklerle göstererek anlattık. Bunu ilk yıl 15 saat ikinci yıl 30 saat olarak planladık fakat buradaki amacımız ders saatinin bu kadar olması gerektiği şeklinde değil, eğitmenlerimizin bu konuda bir fikir edinmeleri ve derslerin uygulanabilirliği,zamanı,pratikte ne göstereceği,her bir ders saatinde ne kadar ilerleme sağlanabileceği gibi konularda gözlemlere dayalı somut bilgilere ulaşılabilmesi için bir başlangıç önçalışması olarak anlaşılmalıdır. Üçüncü yıl iki yıl eğitilen çocuklar beceri bakımından birbirilerinden farklılaşacakları ve bazıları bu konuya yatkın ve daha ilgili olacakları için bu noktadan sonra verilecek ders süreleri eğitmenler ve ailelerin ortak belirleyecekleri bir süre kadar olabilir. Veya bu alanda gelişme gösteren yetenekli çocuklar ayrı bir gurup halinde ayrılarak eğitilebilir ve bu alana yönlendirilebilirler. Kitabın hazırlanışında dikkat etmeye çalıştığımız bir başka konu ise okullardaki öğrencilerin yanısıra dışarıda kendi kendine bu işi öğrenmek isteyenlerin de istifade edebileceği bir biçimde olması olmasıdır.Olabildiğince örneklemeye çalıştığımız resimlerin de bu konuda yararlı olacağını düşünüyoruz.
Örme,giysi işleme,ağ örnekleri,ağaç.deri,demir,altın,gümüş işleme el ve ev aletleri konularının detaylarını ve püf noktalarını içeren bir kitabımızı daha bu kitabın devamı olarak yayınlamayı umuyoruz.
Eğer eğitmenlerimiz yeni nesillere adige el sanatlarını öğretir,sevdirir ve bu alana yönelterek ilgilerini yoğunlaştırabilirlerse bunun zamanla anne babalar ve aileler içerisinde de yeniden hayat bulabileceğini ve uygulanabilirlik kazanacağını umuyoruz.
Bunun önümüzde duran halk el sanatlarımızı yeniden güncel hale getirmek ve derleyip toparlayarak layık olduğu yere taşımak görevini yerine getirmemiz konusunda çok büyük bir yardımı olacaktır.
Ölen bir insanı yeniden diriltemezsiniz belki, fakat ölen bir sanatı yeniden canladırabilirsiniz. İnanıyorumki Adige el sanatları bu konunun ustalarının ve incecik yumuşak parmaklı mahir kadınlarımızın ciddi bir gayreti ile yeniden bu güne yakışır şekilde kültürümüzün bir ürünü,halkımızın bir damgası olarak layık olduğu yeri alacaktır.
Eğer halkımızın bu güne değin yitirdiği bu tür elsanatlarını ve folklorik motifleri bir kez toparlayabilir,canlandırabilirsek bundan sonra kültürümüzün bir parçası olan bu değerlerin bir daha yokolabileceğine ihtimal dahi vermiyoruz. Bunca acılar ve felaketler yaşayan halkımıza kültürü,sanatı,gelenekleri,tarihi ve dili ile yeniden toparlanıp günyüzü göreceği,diğer halklarla kardeşçe barış içerisinde yaşayacağı refah dolu güzel günleride göstermesi için yüce tanrımıza yakarıyoruz.
 
kaynak:K|ış Hazretali.
Adige el sanatları....Nalçik 1996
Çeviri:Ergun YILDIZ